Fatih Erbakan, 2028’de, Erdoğan’ın aday olmayacağı bir seçimde Cumhurbaşkanı adayı olmayı planlamış olabilir.
Bu hesap neredeyse tüm muhalefet partilerinde yapılıyor zaten.
Fatih Erbakan’ın nihai hedefi bu olsa bile, bu hedefe hangi yolla ulaşmayı düşündüğü pek belli değil.
Ekrem İmamoğlu, Yeniden Refah Partisi’nin böldüğü oylarla tekrar seçilirse 2028’de Fatih Erbakan’ın rakiplerinden biri olacak.
Aksi senaryoda, yani Ekrem İmamoğlu’nun seçimi kaybetmesi halindeyse, CHP’de yeniden tartışmalı kurultaylar süreci başlayacak.
Eski ve yeni Genel Merkez ekipleri içerisinde İmamoğlu’nu sevmeyenler onu yok etmek için harekete geçecek.
Fatih Erbakan, beklenmeyeni yaptı ve en büyük rakiplerinden birisine can suyu veren bir siyaset anlayışını benimsemeyi seçti.
Siyasi partiler seçimlere girmek için kurulurlar, başkalarının İYİ Parti’ye yaptığı gibi “Kazanamayacağın bir seçime neden giriyorsun?” diye sormam.
Fakat mahalle arkadaşı Ak Parti’den değil, karşı mahalle gördüğü CHP’den hoşlanmayan Yeniden Refah Partisi tabanının 31 Mart’ta sandıkta nasıl davranacağını ve sandıktan çıkacak sonucu nasıl okuyacağını çok merak ediyorum.
CHP, Yeniden Refah Partisi etkisiyle İstanbul’u kazanırsa, bu tabanda bir rahatsızlık yaratabilir, bu rahatsızlık” Necmettin Erbakan’ın siyasi mirasının sahibi soyadını taşıyanlar mıdır yoksa Necmettin Erbakan’ın hayallerini gerçekleştirenler midir?” sorgulamasına da yol açabilir.
Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olma sözü durduk yere söylenmiş bir söz değil sonuçta…
Berlin, biraz Kandil, biraz Pensilvanya
PKK terörünün sivil toplum adıyla AB içerisinde örgütlendiği 3 ülke var.
Biri Kıbrıs Rum Yönetimi ve “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla hareket ettikleri için şaşırtıcı değil.
Diğeri, İsveç, 1980’lerden beri örgütlendikleri hatta kendi iç çatışmalarını İsveç sokaklarına taşıdıkları yer orası.
NATO’ya üyelik sürecinde yapılan yasal değişikliklerle İsveç’te eskisi kadar rahat olamayacaklar.
Bu ikisi çok önemli değil ama PKK’nın sivil toplum örgütleri adı altında faaliyetine devam ettiği, siyasette en etkili olduğu ülke Almanya.
Merkel’in Başbakan olduğu dönemde göstermelik de olsa terör örgütüne karşı adımlar atılıyordu, Scholz dönemi tam bir fiyasko.
Bu bilinçli bir tercih mi yoksa Scholz döneminde hemen her konuda yaşanan fiyaskoların bir sonucu mu, onu bilmiyoruz.
Ekonomik ve sosyal olarak en yoğun ilişkiye sahip olduğumuz Almanya, şu an Türkiye’ye silah ambargosu uygulayan tek ülke durumunda.
ABD bile İsrail’in katliamlarından bıktı, Almanya bıkmadı.
Nüfusları yaşlı olduğu için dünyanın her yerinden işçi arıyorlar ama Türkiye’ye tüm kapılarını kapatıyorlar.
Daha acısı terör örgütü ilan ettikleri PKK’nın peşine düşmek yerine Türkiye kurumlarının temsilcileriyle uğraşıyorlar.
Bunlar yetmezmiş gibi, Alman vakıfları Türkiye-Yunanistan yakınlaşmasının ardından Atina’da alternatif toplantılar düzenliyor.
Ankara ve Atina’da sorunlarını çözecek irade var ama orayı da bulandırmaktan geri durmuyorlar.
Berlin, Kandil ve Pensilvanya kaynaklı teröre dost, “müttefik” Türkiye’ye düşman bir politika izleyerek varacağı yeri iyi görmeli.
Türkiye sabırla tıpkı ABD’nin yaptığı gibi Berlin’in de müttefik tavrına dönmesini bekliyor ama bu sonsuz bir bekleyiş olmayacak.
Üstteki cümle bir analiz değil, bir bilgi cümlesidir…
Aday iki arkadaşım ve ben…
Beşiktaş Bağımsız Belediye Başkan Adayı Nasuh Mahruki…
Şişli Terakki Lisesi’nde sadece sınıf arkadaşım değil aynı zamanda sıra arkadaşım.
Datça Bağımsız Belediye Başkan Adayı Mesut Yar…
Sadece eski bir arkadaşım değil, evlerimize konuk olacak kadar yakın olduğum birisi.
İkisi de CHP’den aday adayı oldular, ikisi de aday gösterilmedi, ikisi de bağımsız aday olmayı tercih ettiler.
Bu yakınlığımıza rağmen ikisi de tek bir kere arayıp, haber desteği istemediler.
Oysa, bağımsız adaylar için haber olmak önemlidir, oysa ikisi de haber değeri taşıyan bir kampanya süreci götürdüler.
Mesut tüm ünlüleri fahri Datçalı yaptı, Nasuh’un seçim afişleri yırtıldı, propaganda süreci zorluklarla ilerledi.
Buna rağmen iki arkadaşımın da haberleri Milliyet’te her ilçe adayı kadar yer aldı.
Hatta Komünist Başkan Maçoğlu, ikisinin toplamından daha fazla haber oldu.
Yarın saat 17:00’de propaganda yasağı başlıyor ve ben iki arkadaşımla da gurur duyuyorum.
Bu asil duruşlarını sizinle de paylaşmak istedim…